09 Mayıs 2025 · 4 minutes
Terapiye başlamak çoğu kişi için önemli bir karar ve aynı zamanda belirsizliklerle dolu bir adımdır. Bir yandan duygusal sıkışmışlık hissi, diğer yandan toplumdan veya kendinden gelen yargılar arasında sıkışan birey, çoğu zaman terapiye başlamak için “doğru anı” bekler. Oysa destek alma ihtiyacı ertelenmemesi gereken, bireyin ruhsal sağlığı için kritik bir farkındalık noktasıdır.
Ancak psikolojik danışmanlık süreciyle ilgili hâlâ yaygın olan bazı yanlış inançlar, bireylerin bu desteğe ulaşmasını zorlaştırabilir. Bu yazıda terapi süreciyle ilgili en sık karşılaşılan 5 yanılgıyı ele alacağız. Her biri, psikoloji biliminin temel kavramlarıyla açıklanarak, okuyucunun terapi sürecine dair içgörüsünü derinleştirmeyi amaçlıyor.
1. “Psikoloğa gitmek için ciddi bir sorunum olmalı.”
Bu düşünce, psikolojik desteğe dair en sık karşılaşılan dirençlerden biridir. Oysa terapi yalnızca ağır depresyon, panik bozukluk ya da travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi tanı almış rahatsızlıklar için başvurulan bir yer değildir. Birey, duygusal regülasyonunu sağlamakta zorlanıyor, günlük yaşamdan keyif alamıyor, karar vermekte güçlük çekiyorsa da bu destek sürecinden yararlanabilir.
Psikoterapi aynı zamanda öz-farkındalık geliştirmek, yaşamda daha bilinçli kararlar almak ve psikolojik dayanıklılık inşa etmek için de güçlü bir araçtır. Ankara gibi büyük ve yoğun şehirlerde yaşayan bireyler, şehir hayatının stresini ve izolasyon duygusunu sıklıkla deneyimler. Bu nedenle erken dönemde terapiye başlamak, ilerleyen aşamalarda ortaya çıkabilecek psikolojik sorunların önlenmesinde de koruyucu bir rol oynar.
2. “Terapist bana ne yapacağımı söyleyecek.”
Bu da oldukça yaygın bir yanılgıdır. Terapist, bir yaşam koçu ya da yol gösterici değildir. Terapi süreci, bireyin kendi iç kaynaklarını keşfetmesini sağlayan bir farkındalık alanıdır. Terapistler, danışanlarının bilişsel çarpıtmalarını fark etmelerine, otomatik düşünce kalıplarını gözden geçirmelerine ve bu doğrultuda daha sağlıklı düşünme biçimleri geliştirmelerine yardımcı olur.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Şema Terapi ve Psikodinamik Terapi gibi kuramlar, bu süreci yapılandırırken; terapist danışana çözüm sunmak yerine, çözümü birlikte keşfetmeyi hedefler. Terapide "ne yapacağın"dan çok, "neden böyle hissettiğini", "bu durumun geçmişteki hangi deneyimlerle bağlantılı olabileceğini" ve "bu düşünce yapısının senin yaşamını nasıl şekillendirdiğini" anlamaya odaklanılır. Bu da terapiyi gerçek anlamda dönüştürücü bir deneyime dönüştürür.
3. “İlk seansta her şey çözülecek.”
Danışanların bir kısmı terapiye hızlı çözüm umuduyla başlar. Ancak psikolojik süreçlerin iyileşmesi, zaman, emek ve güven temelli bir ilişkiden beslenir. Terapötik ittifak yani terapist-danışan ilişkisi, bu sürecin temel yapı taşıdır. İlk seans genellikle tanışma, ihtiyaç belirleme ve terapi hedeflerinin konuşulduğu bir zemini hazırlar.
Değişim ise ancak sürdürülebilir bir bağ içinde, duygusal temasın kurulduğu alanlarda gelişir. Aktarım ve karşı aktarım gibi süreçler zamanla açığa çıkar ve bu duygusal etkileşimler, bireyin iç dünyasına dair yeni içgörüler kazanmasına aracılık eder. Kişi, sadece mevcut sorunlarını çözmekle kalmaz; aynı zamanda daha önce fark etmediği ihtiyaçlarını, savunma mekanizmalarını ve tetikleyicilerini tanımaya başlar.
4. “Terapide kötü hissetmem normal değil.”
Terapinin iyileştirici etkisi, çoğu zaman yüzleşme ve duygusal çözülmeyi beraberinde getirir. Bu nedenle, bazı seanslar sonrasında birey kendini daha yorgun, dalgın ya da yoğun hissedebilir. Bu durum, bilinçdışı savunmaların gevşemesi, bastırılmış duyguların su yüzüne çıkmasıyla ilişkilidir.
Duygu düzenleme becerilerinin gelişmesi zamanla olur. Terapistler, bu süreçte danışana güvenli bir alan sunar ve duyguların ifade edilmesini teşvik eder. Terapi odasında ağlamak, susmak, sinirlenmek; hepsi, içsel süreçlerin doğal parçalarıdır. Özellikle geçmiş travmalarla çalışan bireylerde bu duygusal reaksiyonlar, travmanın yeniden işlenmesini ve bireyin yeniden anlamlandırma sürecine geçmesini sağlar.
Birçok uzman, danışanlarını bu süreçte yaşanabilecek duygusal yoğunluklar konusunda bilgilendirerek süreci daha güvenli ve anlaşılır kılmayı hedefler.
5. “Terapiye gitmek zayıflıktır.”
Bu yanılgı, toplumsal cinsiyet kalıplarıyla ve duygulara dair yanlış inançlarla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Özellikle erkek bireylerde “duygularını belli etmeme” ya da “her şeyi kendi başına halletme” gibi normlar, destek arama davranışını geciktirir. Oysa terapiye başvurmak, bireyin duygusal farkındalığını geliştirmeye hazır olduğunu ve değişim için sorumluluk alabildiğini gösterir.
Duygular bastırıldıkça, beden ve zihin bunu farklı şekillerde ifade etmeye başlar: Somatizasyon, uyku bozuklukları, anksiyete atakları ya da sosyal izolasyon gibi. Terapi süreci, bu duyguların görülmesine, adlandırılmasına ve işlenmesine alan açar. Yardım istemek, psikolojik esneklik ve içgörü gelişimi açısından güçlü bir adımdır.
Terapiye Başlarken Nelere Dikkat Etmeli?
Bir terapi sürecine başlarken, danışanın kendini güvende hissedeceği bir ortam ve terapistle kuracağı bağ büyük önem taşır. Terapötik ittifak olarak tanımlanan bu bağ, terapinin etkinliğini doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu nedenle ilk görüşmelerde terapistin yaklaşımını, dinleme tarzını, sorulara verdiği yansımaları değerlendirmek faydalı olabilir.
Ayrıca terapi sürecinde aktif bir katılım beklenir. Danışan yalnızca konuşan değil, aynı zamanda düşünen, gözlemleyen, içsel süreçleri üzerine farkındalık geliştiren taraftır. Seanslar arasında yapılan küçük yansımalar, bazen terapide konuşulan konulardan daha etkili olabilir. Özellikle duygu düzenleme tekniklerinin öğrenilmesi, zorlayıcı yaşam olaylarıyla başa çıkmayı kolaylaştırır.
Terapi sürecinde zaman zaman ilerleme olmayabilir gibi hissedilir. Bu tür duraklamalar aslında içsel dönüşümün bir parçasıdır. Bazen eski savunma mekanizmalarının gevşemesi yeni bir dengesizlik yaratır; bu geçicidir. Terapist, bu süreçlerde danışanı regüle etmeyi, yani yeniden dengeye getirmeyi hedefler.
Terapi, bazen bir çıkmazda umut aramak, bazen kendini yeniden tanımak, bazen de sadece biri tarafından anlaşılmak için başvurulan bir alandır. Herkesin ihtiyacı ve yolu farklıdır. Ancak ortak olan bir şey varsa, o da bu sürecin dönüştürücü gücüdür.
Unutmayın; bir şeylerin daha iyi olabileceğini hissettiğiniz anda ilk adımı atabilirsiniz. İyileşme, bazen sadece bir “merhaba” ile başlar.