09 Mayıs 2025 · 4 minutes
Bir çocuğun iç dünyası çoğu zaman sessizdir ama çok derindir. Davranış değişiklikleri, içe kapanma, öfke patlamaları, uyku sorunları ya da sosyal geri çekilme… Bunlar çoğu ebeveynin zaman zaman karşılaştığı durumlardır. Ancak bu belirtiler, çocuğun yaşadığı duygusal zorlukların bir yansıması olabilir.
Çocuklar, duygularını yetişkinler gibi kelimelerle ifade edemezler. Onlar için oyun; kendini anlatmanın, deneyimlerini dışavurmanın ve iyileşmenin doğal yoludur. Bu yüzden çocuk danışmanlığı sürecinde oyun terapisi temel araçlardan biri olarak kullanılır. Çünkü oyun, çocuğun dilidir.
Çocuk danışmanlığı; çocuğun duygusal, sosyal, bilişsel ve davranışsal gelişimini desteklemeye yönelik profesyonel bir rehberlik sürecidir. Bu süreçte hedef yalnızca "sorunları çözmek" değil, çocuğun kendilik gelişimini sağlıklı şekilde desteklemek, ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendirmek ve çocuğun içsel kaynaklarını açığa çıkarmaktır.
Sıklıkla Başvurulan Alanlar
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)
Karşıt olma – karşı gelme bozukluğu (ODD)
Alt ıslatma, kaka tutma, tuvalet problemleri
Kardeş kıskançlığı ve geçiş süreçleri
Boşanma sonrası adaptasyon sorunları
Okul fobisi, ayrılma kaygısı, sosyal kaygı
Travma sonrası stres tepkileri
Özgüven eksikliği, sosyal uyum güçlükleri
Yas, kayıp ve kriz süreçleri
Bu sorunlar çoğu zaman davranışsal olarak kendini gösterir. Ancak altta yatan dinamikler; bağlanma problemleri, travmatik yaşantılar, ihmal, aile içi stres veya gelişimsel eşitsizlikler olabilir. Bu nedenle çocuk danışmanlığı süreci, yalnızca çocuğun değil, ailenin tüm dinamiklerinin ele alındığı bir sistemik yaklaşımla yürütülmelidir.
Oyun Terapisi: Çocuğun Duygu Dünyasına Açılan Kapı
Oyun terapisi, çocuğun içsel dünyasına açılan bir penceredir. Özellikle 2–11 yaş aralığındaki çocuklar için yapılandırılmış oyun ortamları, terapötik hedeflere ulaşmak için güvenli bir zemin sağlar. Kum tepsisi, figüratif oyunlar, yaratıcı sanat çalışmaları gibi yöntemler aracılığıyla çocuk, duygularını yansıtır, deneyimlerini işler ve kendi ritminde iyileşmeye başlar.
Çocuklarda Duygu Düzenleme Becerilerinin Gelişimi
Birçok davranışsal sorun, çocuğun duygularını düzenleyememesinden kaynaklanır. Öfke patlamaları, ani ağlamalar, ani geri çekilmeler… Bunlar çocuğun içinde taşıdığı duygusal yükün bir dışavurumudur. Ancak çocuklar bu duygularla baş etmeyi kendiliğinden öğrenmezler; bu beceri zamanla ve uygun rehberlikle gelişir.
Terapötik süreçte çocuk, duygularını fark etmeyi, onlara isim vermeyi ve uygun yollarla ifade etmeyi öğrenir. Bu beceri yalnızca o anı değil; ileriki yaşamındaki sosyal ilişkileri, okul başarısını ve özsaygısını da olumlu etkiler.
Bazı Yaygın Sorunların Ardındaki Duygusal Sebepler
Bir çocuğun davranışı, çoğu zaman yaşadığı duygusal dünyanın dışa vurumudur. Sıklıkla başvuruya neden olan bazı durumlar, yalnızca davranışsal değil; çocuğun içsel deneyimini anlamamıza olanak tanır.
Alt ıslatma (Enürezis): Genellikle güven kaybı, ayrılma kaygısı ya da bastırılmış stresle ilişkilidir. Özellikle yeni kardeş doğumu, okula başlama, taşınma, anne-baba ayrılığı gibi geçiş dönemlerinde tetiklenebilir. Örneğin; annesi hastaneye kaldırıldıktan sonra geceleri tekrar altını ıslatmaya başlayan bir çocuk, duygusal olarak regülasyon sağlayamamış olabilir.
Kardeş kıskançlığı: Çocuğun sevgi, ilgi ve aidiyet algısının sarsıldığı bir durumdur. Kıskançlık; öfke, gerileme davranışları (örneğin yeniden emzik isteme, bebekçe konuşma) ya da kardeşe yönelik agresyonla ifade edilebilir. Bu davranışlar, “beni de fark edin” çağrısıdır.
Dikkat eksikliği: Sadece bilişsel değil; aynı zamanda duygusal yükün konsantrasyon üzerindeki etkisiyle de ilgili olabilir. Ebeveynler arasında çatışma yaşanan bir evde büyüyen çocukta dikkat süresi kısalabilir. Ayrıca sürekli uyarı verilen, cezalandırılan ya da aşırı ekran maruziyeti olan çocuklarda da dikkat dağınıklığı görülebilir.
Kaka tutma (Encopresis) ya da dışkı kaçırma: Genellikle kontrol ihtiyacıyla, bazen de öfkeyle ilişkilidir. Çocuk, “ben karar veririm” demek için bedensel kontrol alanını kullanabilir. Sert tuvalet eğitimi süreçleri, ebeveynin aşırı müdahaleci tutumu ya da yaşanan duygusal gerilim, bu davranışı tetikleyebilir.
Ayrılma kaygısı: Anaokuluna yeni başlayan, anneden ya da bakım verenden ilk kez ayrılan çocuklarda sık görülür. Ancak bazı çocuklarda ayrılma kaygısı daha kalıcı hale gelebilir. Özellikle kayıp, hastane süreci, annenin depresyonu ya da travmatik bir ayrılık yaşayan çocuklarda bu kaygı yoğunlaşabilir.
Yeme sorunları: İştahsızlık, seçici yeme ya da aşırı yeme gibi davranışlar; çocuğun duygusal düzenini sağlamak için geliştirdiği başa çıkma yolları olabilir. Yeme davranışı, kontrol ihtiyacı, güven ilişkisi ya da kaygıyla doğrudan ilişkilidir.
Gece korkuları ve kabuslar: Çocuklar, gündüz anlam veremedikleri ya da ifade edemedikleri korkuları geceleyin yeniden yaşarlar. Özellikle ani bağırarak uyanma, karanlık korkusu, yalnız uyuyamama gibi davranışlar sıklıkla psikolojik stresin belirtisidir.
Saldırganlık: Öfke nöbetleri, arkadaşlara vurma, eşyaları fırlatma gibi davranışlar; çocuğun kelimelerle ifade edemediği içsel gerginliği yansıtabilir. Bu durumda amaç, davranışı bastırmak değil; arkasındaki duyguyu anlamaktır.
Ebeveyn Katılımı Neden Önemlidir?
Danışmanlık sürecinde ebeveynlerin aktif katılımı son derece önemlidir. Çünkü çocuğun içinde bulunduğu çevre ve ebeveyn tutumları, sürecin ilerleyişini doğrudan etkiler. Ebeveynlere sunulan rehberlik sayesinde çocukla kurulan ilişki derinleşir, kriz anlarında nasıl davranılması gerektiğine dair netlik kazanılır ve ev içi tutarlılık sağlanır.
Ebeveynlere yönelik yapılan görüşmeler, çocuğun ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya, davranışların altında yatan nedenleri fark etmeye ve şefkat temelli sınır koyma becerisini geliştirmeye yardımcı olur.
Ebeveynin Duygusal Durumu Süreci Nasıl Etkiler?
Çocuklar sadece söylediklerimizi değil, hissettiklerimizi de “okurlar”. Ebeveynin kaygısı, tükenmişliği, suçluluk duygusu ya da çaresizliği, çocuğun davranışlarında yansımalar bulur. Bu nedenle danışmanlık sürecinde, çocuğun yaşadıkları kadar ebeveynin duygusal yükleri de dikkate alınır.
Kendini sürekli yetersiz hisseden bir ebeveyn, çocuğun bireyleşmesini engelleyebilir.
Öfkesini bastıran bir ebeveyn, çocuğa sınır koyarken ya çok sert ya da çok belirsiz olabilir.
Tükenmişlik yaşayan bir ebeveyn, çocuğun “anlam arayışını” karşılayamayabilir.
Danışmanlık süreci, sadece çocuğun değil, tüm ailenin yeniden yapılanmasına olanak sağlar. Çünkü değişim, yalnızca bir kişiden değil; sistemin tamamından başlar.
Sıkça Sorulan Sorular
Çocuk danışmanlığına kaç yaş aralığında başvurulabilir?
Genellikle 2–12 yaş arası çocuklar için uygundur. Daha büyük yaş grupları için ergen danışmanlığı süreci planlanır.
İlk görüşmede çocukla mı çalışılır?
Hayır. İlk görüşme genellikle yalnızca ebeveynle yapılır. Çocuğun gelişim öyküsü, mevcut sorun alanları ve aile dinamikleri değerlendirilir.
Kaç seans gerekir?
Bu, çocuğun ihtiyaçlarına, yaşına ve sorunun doğasına göre değişir. Bazı durumlarda 6–8 seans yeterliyken, bazı süreçler daha uzun sürebilir.
Görüşmelerde ne tür teknikler kullanılır?
Oyun terapisi, sanat terapisi, masal terapisi gibi yaratıcı ve çocuğa uygun teknikler kullanılır. Ayrıca gerektiğinde psiko-eğitimsel çalışmalar ve ebeveyn danışmanlığı desteği de sunulur.
Ankara’da çocuk psikoloğu ararken nelere dikkat etmeliyim?
Çocuklarla çalışma deneyimi olan, oyun terapisi ya da gelişimsel yaklaşımlar konusunda eğitim almış, çocukların bireysel ritmine saygı duyan uzmanlarla çalışmak önemlidir. Ankara’daki uzman kadromuz, bu konuda bütüncül ve etik bir yaklaşım benimsemektedir.
Son Söz
Çocuklar davranışlarıyla konuşur. Ağlamak, içine kapanmak, öfkelenmek, altını ıslatmak ya da uykusuz kalmak — bunlar çocuğun duygu diliyle attığı yardım çağrılarıdır. Bu çağrıları görmek ve karşılık vermek, bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en derin sevgidir.
Çocuğunuzun gelişimini yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da desteklemek istiyorsanız; bugün bir adım atın. Ankara’da bu alanda çalışan uzman çocuk psikologlarıyla, çocuğunuza güvenli ve sevgi dolu bir alan sunabilirsiniz.
Gelecek, sağlıklı temeller üzerine kurulur. Ve bu temelin en sağlam taşları, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının duyulmasıyla başlar.